Uygulamalı felsefe tabirine ilişkin "uygulamalı" terimine açıklık getirmek için önerilen bu çeviri makalede, "uygulamalı" teriminin hem pratik (Kant sonrası) hem de "applied" (teori-pratik dualizmini içeren uygulamalı etik) anlamları tartışılmaktadır. Paul B. Thompson'ın "bağlama dayalı felsefe" tabiri, "uygulamalı felsefe"nin bu iki anlamını da içererek felsefeyi yaşam ile birlikte ele alması bakımından oldukça önemlidir.
Son yılların en çok tartışılan felsefi konularından biri olan pratik düşünce konusu, profesyonel (mesleki, uzman) felsefe dergilerinde pek fazla ele alınmamıştır. Bu konu, dergilerden ziyade, müfredat tartışmaları, kadro değerlendirmeleri ve iş görüşmeleri gibi katılımcıların kişisel olarak çokça yatırım yaptığı yerlerde hararetle tartışılıp ele alınmıştır. Sorun, felsefenin çağdaş konularla veya belirli mesleklerle ilişkisini vurgulayan derslerin verilip verilmemesi, toplumsal olarak ilgili konular veya meslekler hakkında felsefi bir anlayış geliştirmek için gereken araştırmanın gerçek felsefe olup olmadığı ve bu tür araştırmaların entelektüel değerinin metafizik ve epistemoloji gibi geleneksel alanlardaki araştırmaların standartlarına ulaşıp ulaşmadığıdır. Kısacası, mesele uygulamalı felsefe, pratik felsefe ve bunun profesyonel filozoflar dünyasındaki uygun yeridir. Ancak, pratik felsefe iki farklı türe ayrılabilir. Pratik felsefenin meşruiyetine karşı genellikle öne sürülen bazı itirazlar, bir türe karşı başarıyla uygulanabilirken diğer türe karşı uygulanamaz.
Uygulamalı Felsefeye Yönelik Eleştiriler
Pratik felsefe başlığı altında yapılan araştırmalar ve dersler, tutarlı ve geleneksel bir ismin eksikliği nedeniyle bir ölçüde muhalefet görmüştür. "Pratik felsefe" ifadesi tarihsel bir temele sahip olsa da, birçok kişiye konunun sıradan birine hitap edecek şekilde seyreltildiği ya da basitleştirildiği izlenimini verir. Daha yaygın kullanılan "uygulamalı felsefe" ise "iş matematiği" veya "teknik yazım" gibi terimlerle fazlasıyla benzerlik taşır. Bu ifade, konunun tam teorik ve entelektüel gelişiminin kısaltıldığı ve sabırsız olanlar için kestirme yollar sunulduğu düşüncesini uyandırır. Pratik sorunlar üzerinde çalışan filozoflar, tıpkı "uygulamalı felsefe" türü olarak anılmaktan kaçınmak istercesine, kendilerine tıp felsefesi, teknoloji felsefesi ve çevre etiği gibi uzmanlık alanları yaratmaya hevesli görünmüşlerdir.
Lisans dersleri ise geniş kabul görmüş gibi durmaktadır. Ancak ironik bir şekilde, pratik felsefenin sınıf ortamındaki başarısı, bazen bu alanın profesyonel olarak meşru olmadığının kanıtı olarak öne sürülmektedir. Çünkü dersler giriş düzeyinde verilmektedir ve genellikle derinlemesine felsefe çalışmak istemeyen öğrenci gruplarına hitap etmektedir. Bu nedenle, pratik alanlardaki müfredatın büyümesi, yalnızca felsefe alanında değil, genel olarak beşeri bilimlerde geleneksel konu alanlarında tehdit olarak görülebilir. Bir programın başarısı, gelenekçilerin pratik veya uygulamalı derslerin kitlesel beğenilere hitap ettiğini ve sağlam eğitim anlayışından uzaklaştığını düşünmesini pekiştirir. Gerçekten de, birinci ve ikinci sınıf öğrencilerinin hayvan hakları, kürtaj veya eşcinsellik gibi konulara kitlesel olarak kaydolması, bu derslerin entelektüel içeriği lehine bir kanıt değildir. Gelenekçiler ayrıca, son yirmi yılda Amerikan eğitim reformlarının aslında öğrenci performansını düşürdüğünü ve eğitimin her düzeyde temel becerilere yeniden odaklanması gerektiğini gösteren son çalışmalarla da yargılarına gerekçe bulabilmektedir.
Temel Eğitim ve Felsefe
Eğitim felsefesindeki sorun, öğrencilere belirli bir standart çerçevesinde temel olarak tanımlanabilecek bir ders içeriğinin önemli bir yüzdesinin öğretilmesi gerektiği görüşünden kaynaklanır. Ancak, bu standardın nasıl çizilmesi gerektiği tartışmalı bir konudur. Bir yaklaşım, temeli, zamana direnen konular olarak tanımlar. Temel konular, zamanın testinden geçenlerdir; “eskimeyenler”dir. Genellikle Platon'un Devlet adlı eseri temel kabul edilir. Her öğrencinin klasik eserlerle tanışması gerektiğini önermek makul olabilir. Ancak her akademik disiplinin en heyecan verici ve ilginç yönlerinin, klasik ve eski olanlara nispeten, yeni ve güncel kısmı olduğu açıktır. Bu, felsefede olduğu kadar pratik konular üzerine yapılan son çalışmalar için de geçerlidir. Bu nedenle, öğrencilerin tıp etiğini Aristoteles pahasına öğrenmelerinin yanlış olduğu kabul edilebilir. Ancak aynı şekilde Kripke'yi Aristoteles pahasına çalışmaları da hatalı olabilir. Bu argüman, doğrudan pratik felsefeye karşı değil, sadece klasik eserlere zarar veren geniş müfredat değişikliklerine karşıdır.
Temel olanı tanımlamak için bir diğer yaklaşım, öğrencinin bir alanda ileri düzeyde çalışmaya devam edebilmesi için ustalaşması gereken konuları belirlemektir. Sembolik mantık dersini bu gerekçeyle temel kabul etmek mümkün olabilir ve felsefe öğrencilerinin mantık üzerine bir ders almasını, mantıkta daha fazla çalışma yapmayı planlasalar da planlamasalar da beklemek makul görünebilir. Mantık, birçok üst düzey ve lisansüstü dersin temelini oluşturur. Ancak, bir sanat tarihi öğrencisinin felsefede yalnızca iki veya üç ders alacağı düşünülürse, mantık dersi onlar için aynı şekilde temel midir? Bir disiplinin "yapı taşları" olarak görülen dersler, gerçekten de bir öğrencinin o disiplinin temel fikirleri ve yöntemlerine hızlıca maruz kalması için en uygun dersler midir? Yapı taşları standardı, bir disiplinde çalışma yapabilmek için gereken temel şartın geçerli bir yorumu olsa da, eğitimin belirli bir miktarda temel materyali vurgulaması gerektiği yönündeki daha geniş iddiada ima edilen 'temel' anlamını tam olarak karşılamaz.
Üçüncü bir yorum, temel beceriler olarak adlandırılan belirsiz bir kavrama dayanır; bu beceriler genellikle okuma, yazma ve matematik becerileri olarak tanımlanır. Bu becerilerin tam olarak ne olduğu ve en etkili şekilde nasıl öğretileceği konusunda bazı tartışmalar olsa da, bir olasılık, belirli bir eğitim seviyesindeki öğrencilerin daha zorlayıcı konulara yönelerek ve bu konular hakkında aldıkları eğitimle eleştirel düşünme ve anlama yetilerini geliştirebileceklerini önermektir.
Bu görüşe karşı olan temel alternatif, temel becerilerin teknik olarak öğretilmesi gerektiğidir; örneğin, hızlı okuma sınıfında göz hareketlerini en aza indirerek bir sayfayı taramayı öğretmek gibi. Bu yaklaşımların göreli faydalarını burada tartışmaya gerek yok, çünkü felsefe eğitiminin temel becerilere herhangi bir anlamlı katkı sağlayacaksa, bunun önceki yaklaşımla olacağı açık olmalıdır. Ancak, temel eğitime katkıda bulunduğunda, felsefe bu modelde ders materyalinin özgül içeriğinden ziyade, öğrencilerin okuma, yazma ve analitik yeteneklerine sürekli bir meydan okuma sunma kapasitesiyle katkıda bulunur.
Felsefe, diğer disiplinlere kıyasla, neredeyse tükenmez bir argüman, boyut ve perspektif kaynağına sahip olduğu için bu katkıyı sağlamakta güçlü bir konumdadır. Ancak bu problemler, çoğu zaman lisans öğrencilerine aldatıcı bir şekilde basit terimlerle tanıtılabilir. Burada gerekli olan, öğretilen materyalin yüzeysel çözümlerle yetinmeyi caydıracak kadar karmaşık olması ve öğrencilerin bir pozisyona ulaşırken mantıklarında kestirme yollara başvurmalarına izin verilmemesidir.
Eğitim felsefesindeki amaç, öğrencilerin okuma, yazma ve akıl yürütme yeteneklerini keskinleştirmek için onlara zorlu materyaller sunmaksa, felsefe müfredatındaki sözde temel derslerin, sözde pratik derslere göre neden baştan bir avantaja sahip olması gerektiği zor anlaşılır. Eğer pratik dersler, içerikleri gereği daha az zorlayıcı ve daha az felsefi ise, temel becerilerin geliştirilmesinde o kadar iyi hizmet veremezler. Bunun böyle olup olmadığı aşağıda ele alınacaktır. Ancak, tüm bu akıl yürütmeye itiraz eden biri, felsefe derslerinin amacının öğrencilere felsefe öğretmek olduğunu, temel beceriler öğretmek olmadığını iddia edebilir. Bu itiraz, daha önce tartışılan temel eğitim felsefesi yaklaşımlarına karşı iki düzeyde kabul edilebilir. Kesinlikle iyi eğitim almış bir kişi, Batı felsefesinin büyük fikirlerini öğrenmekten muaf tutulmamalıdır; fakat her öğrencinin Davidson ve Derrida’yı da okuması gerekir mi?
Ayrıca, felsefede lisansüstü eğitim yapmayı düşünen bir öğrenciye sistematik olarak felsefenin temel derslerinde eğitim verilmesi gerektiği açıktır; ancak tıp öncesi hazırlık eğitimi alan bir öğrencinin de buna ihtiyacı var mıdır?
Felsefenin Felsefesi
Bu itirazın ima ettiği şey, felsefe derslerinin amacının felsefe öğretmek olduğu ve dolayısıyla pratik felsefenin aslında felsefe olmadığıdır. Bu görüş, "felsefenin felsefesi" tartışmasının merkezinde yer alır. Bir konunun felsefe olarak adlandırılabilmesi için hangi kriterlerin uygulanması gerektiği konusundaki tüm görüşleri gözden geçirmek imkansızdır. İnsanlar, neyin felsefe olup neyin olmadığını çok güçlü bir şekilde hissederler ve bu tartışma, yalnızca pratik veya uygulamalı alanların statüsüyle sınırlı değildir. Heidegger bir filozof muydu? Bazıları öyle olmadığını söyler. Skolem nasıl? Ya Einstein?
Neyin felsefe olup neyin olmadığı tartışması, çoğu zaman akıldan ziyade güç kullanma çabasıdır.
Örneğin, birkaç yıl önce bir iş görüşmesinde, nükleer enerji üzerine kamu politikası (ve kamuoyu tartışması) kapsamında uygulanan resmi risk analizine yönelik bir eleştiri olan tezimden bahsediyordum. Seçkin ve saygın bir mülakatçı, konunun çok önemli olduğunu, bir tez için değerli olduğunu, ancak bunu Fizik Bölümüne sunmam gerektiğini belirtti. Bunu "mülakat taktikleri" olarak düşünmüyorum, ancak bana pozisyon teklif edilmedi.
Bir başka örnek ise, edebiyat felsefesi üzerine yeni bir dersin önerildiği bir müfredat tartışmasından geliyor. Derse karşı çıkan biri, bunun kaygan zeminde başka bir adım olduğunu, ders tekliflerinin bütünlüğünü zedelediğini iddia etti ve noktayı vurgulamak için alaycı bir şekilde, "Bir sonraki isteğiniz dil felsefesi üzerine bir ders olacaktır," dedi. Bir kişinin felsefesi, bir başkasının fiziğidir ve yirminci yüzyılın en kapsamlı çalışılmış alanları bile "felsefe olmayan" suçlamasına karşı bağışık değildir. Bununla birlikte, korunması gereken en azından bazı (belki belirsiz) standartlar olmalıdır. Kesinlikle, "x'in felsefesi meşru bir alan değildir" açık cümlesini sağlamayan bazı x değerleri vardır. Uygulamalı felsefe ile ilgili en çarpıcı nokta, bunun uygulanmış olması, pratik olması nedeniyle felsefe olmaması gerektiğidir. Eğer bir pratiğin, yaşamın kendisinin bir parçasıysa, Sokrates'ten bu yana tüm felsefenin yansımalı (refleksif) olduğu şekilde nasıl yansıtıcı olabilir?
İki Tür Pratik (Practical-Uygulamalı) Felsefe
Pratik felsefe şemsiyesi altında bu kadar çok spesifik alanı toplama alışkanlığından kaçınılmaz olarak karışıklık doğacaktır. Her pratik felsefe türünün kendine özgü sorunları ve yöntemleri vardır ve hukuk felsefesi gibi dallar (bazen dahil edilir, bazen hariç tutulur) uzun bir geçmişe sahiptir. Ancak, dalların felsefi teoriye olan ilişkisine dayalı bir ayrım yaparak alanı faydalı bir şekilde bölebiliriz. Bazı pratik felsefeler saf teoriden türetilmiştir. Yani, teori geliştirilir ve ardından serbest değişkenleri somutlaştırmak için gerçek veri noktaları kullanılır. Teori daha sonra bir tahmin veya ölçüm şeklinde "bir cevap" üretir. Diğer durumlarda, pratik felsefe, ya problemi üreten koşulların benzersiz olması, ya yakın tarihsel gelişmelere bağlı olması ya da belki de filozofların daha önce konuyla ilgili uzun yazı yazacak zamanı bulamamış olmaları nedeniyle bir teoriye sahip olmayan felsefi nitelikteki sorunları içerir. Kolaylık sağlamak için, bir önceki türdeki sorunlara uygulamalı felsefe, sonraki türdeki sorunlara ise bağlam içinde felsefe diyorum.
Uygulamalı (Applied) Felsefe
Herhangi bir akademik disiplinin felsefi kavramları ve teorileri gibi, bu alan da genel terimlerle formüle edilir. Etikçiler, bu kavramların özünü yakalayan ve çeşitli özel vakaları aydınlatan bir dilde en büyük iyiyi veya kişilerin haklarını tanımlamaya çalışırlar. Gayri resmi mantıkta, mantık hataları, kötü argümanların kategorize edilebileceğini, mantıksal hataların genellikle genel türlerin örnekleri olduğunu göstermek için incelenir. Felsefenin genel olmasından dolayı, belirli uygulamaları vardır. Felsefi teoriler, bazı açılardan geometrinin formüllerine benzer. 'Uzunluk x Genişlik = Alan' formülü genel bir ilişkiyi ifade eder; ancak oturma odanız için ne kadar halı sipariş edeceğinizi belirlemek gibi belirli bir durumda faydalı bir şekilde uygulanabilir. Felsefi teorilerin uygulamaları nadiren bu kadar şeffaftır, ancak benzer şekilde, etik teori tüm insanlarda eğitim hakkı olduğunu iddia ederse ve ayrılmış sınıflar uygulaması bazı insanları bu haktan mahrum bırakıyorsa, verilen teoriye göre ayrılmış sınıflar yanlıştır. Her iki durumda da, felsefe veya geometri, genel ilkelerin uygulamaları vardır.
Herhangi bir disiplinin öğretmenleri, materyalin bazı uygulamalarını ve kullanımını öğrencilere aktarabilmenin çok önemli olduğunu bilirler. Etik teoriyi, belirli bir argümanın çözümünde bir payları olduğunu gören öğrencilere öğretmek daha kolaydır. Mantık hatalarını, öğrencilerin aşina olabileceği kaynaklarda ortaya çıkan türlerin örneklerini vererek öğretmek çok daha etkilidir ve kaynakların güncel olması yardımcı olur. Hatta zeki öğrenciler bile verilen bir dersin alaka düzeyini takdir edemeyebilirler ve genel ilkelerin uygulamalarına aşina olmak, öğrencilerin ilgisizliğini aşmalarına yardımcı olur. Bununla birlikte, uygulamayı yapmak, genel ilkeleri destekleyen mantığı takdir etmekle aynı değildir. Uygulamalı felsefe öğretimi ile ilgili herhangi bir tartışma, bu ayrımın farkında olmalıdır.
Uygulamalı felsefeyi örnek olarak kullanarak ve temel teorileri destekleyen argümanlara ilgi uyandırmak için uygulamaları kullanan bir öğretmen, bir anlamda uygulamalı felsefe öğretmiyor; bunun yerine, felsefeyi öğretmek için pedagojik bir yöntem olarak uygulamaları kullanıyor. Muhtemelen, uygulamalı felsefe öğretimi büyük ölçüde uygulamanın nasıl yapılacağına dair talimattan oluşmalıdır. Bu, uygulamalı felsefe üzerine bir dersin öğrenci eğitimi için faydalı ve önemli olamayacağı anlamına gelmez. Gayri resmi muhakeme üzerine dersler, bazı lisans öğrencilerine açıkça hizmet eden uygulamalı felsefe öğretiminin örnekleridir. Ancak, bir anlamda, bunlar gerçekten felsefe dersleri değildir; öğrencinin zihnini gerçek felsefe için gerekli şekilde meşgul etmezler. Uygulamalı felsefe dersleri faydalı bilgiler ve değerli teknikler aktarabilir, ancak çoğu zaman öğrencinin düşünmesini, eleştirel okumasını veya açıkça yazmasını gerçekten gerektirmezler.
Dahası, felsefi teorinin birçok uygulamasındaki belirleyici faktör felsefi bile değildir. Örneğin, dünya açlığıyla mücadele etmek için sosyal bir etik belirlemede anahtar konulardan biri demografik geçişle ilgilidir. Demografik geçiş, bir toplumdaki bireyler yaşam standartlarını iyileştirdikçe, toplumun doğum oranının düşeceğini ileri sürer. Demografik geçiş tezi bir felsefi teori değildir; kültürel demografi teorisidir. Yine de, faydacılardan (pragmatist) Joseph Fletcher ve Peter Singer'ı dünya açlığı konusunda birbirinden ayıran demografik geçiş üzerine savundukları teorilerdir. [1] Bu, Fletcher veya Singer'a bir eleştiri değildir, ancak faydacı etik teorisinin sonuçlarını hesaplayarak dünya açlığı konusunda bilgilendirilmiş bir sonuca varmanın beklendiğini gösterir. Felsefenin uygulandığı konuları incelemek, sadece felsefeyi değil, çok daha fazlasını incelemek anlamına gelir.
Profesyonel filozoflar bile, gerçek meselelerin belirli sorunların çözümüne ne ölçüde müdahale ettiğini takdir edemeyebilirler. Örneğin, vejetaryenliğin bir savunusu, et ve kümes hayvanlarının tüketiminin tarımsal kaynakların beslenme açısından verimsiz kullanımı olduğudur. [2] Bu çağrı, özellikle Amerikalılar için bazı bir inandırıcılığa sahiptir, çünkü çoğumuz insan tüketimi için kullanılabilecek tahıl üzerinde beslenen süpermarket ve restoran etini yiyoruz. Yani, otlatılan sığırlar, ot ve yemlerden proteinleri insan tarafından sindirilebilen et ve süt ürünlerine dönüştürürler. Ayrıca, diğer tarım ekonomilerinde, çiftlik hayvanlarının tüketimi, gelişmemiş depolama ve taşıma sistemlerinin neden olduğu atık sorunlarına beslenme açısından verimli bir çözüm sağlar. Tarımsal üretimin gerçeklerine dayanarak desteklenebilecek ahlaki nokta, vejetaryenliğin lehine değil, ABD'de ticari olarak temin edilebilen çoğu etin tüketimine karşıdır. Gündelik gerçeğe dair meselelerin (çoğu zaman belirleyici olan) farkında olmadan uygulamalı dersler başlatan filozoflar, lisans öğrencilerine bu açıdan hizmet etmezler.
Uygulamalı felsefe, iki anlamda felsefeden farklı bir şey haline gelir: Biri, düşünmek yerine tekniğin öğretilmesine evrilebilir ve diğerleri ise meselelerin tamamen başka bir disiplinin yetki alanına ait gerçekler veya teoriler sorusu haline gelebilir. Bu itirazlar, uygulamalı felsefe üzerine hiçbir dersin geçerli olmadığı anlamına gelmez, ancak dikkate alınması gereken çekinceleri gösterir.
Bağlam İçinde Felsefe
Bağlam içinde felsefe, uygulamalı (applied) felsefeden farklıdır çünkü uygulamalı (applied) felsefe teoriden pratiğe geçmeye çalışırken, bağlam içinde felsefe, pratikte ortaya çıkan felsefi sorunları belirler ve bunlara genel felsefi çözümler formüle etmeye çalışır. Gerçek hayatta (yani akademik olmayan hayatta) pratik öneme sahip görevleri yerine getirmeye çalışan insanlar zaman zaman felsefi zorluklarla karşılaşırlar. Bu felsefi zorlukları kendi sorunları olarak alan profesyonel filozoflar, bir tür uygulamalı felsefe yapmaktadırlar. Bazen bu zorluklar hızla çözülür. Bazen ise oldukça zor hale gelirler. Sonra "kalıcı sorular" haline gelirler. Bazı örnekler, bağlam içinde felsefenin fenomenini açıklayacaktır.
Gelecek nesillere borçlu olup olmadığımız sorusu, klasik filozoflar tarafından pek dikkat çekmeyecek bir felsefi konudur. Sanayi devriminin zirvesinden önce, soyunuzun hayatlarının kendi hayatınız gibi olacağı oldukça açık görünüyordu. Ancak çevresel kirlilik ve kaynak tükenmesi olasılığı, birçok kişiyi insan yaşam kalitesinin gelecekte sürdürülebilir olup olmayacağını sorgulamaya itti. Bu soru, sırayla, biz şu an dünyanın sakinleri olarak, gezegenin yaşanabilirliğini gelecek nesiller için sağlama sorumluluğumuzun olup olmadığına dair felsefi bir soruyu doğurur. Bağlam içinde felsefenin bir başka örneği, insan olmanın metafizik kriterlerine olan sürekli yenilenen bir ilgidir.
İnsan doğasına yönelik kesin bir açıklama arayışı, tarihi öncüllere sahiptir elbette. Filozoflar, insanın varlık zincirindeki yerini belirlemeye ilgi duydular. Sorun modern ilgi, genel teoloji ve mimari sorularla değil, kürtaj tartışmasının çözümüyle ilgilidir. Bu durumda, biyomedikal anlayıştaki ilerlemeler, bazılarına bir fetüsün henüz insan olmadığını, bu nedenle kanunda eşit korumaya tabi olmadığını iddia etmeyi makul hale getirdi. Yüksek mahkemenin kürtajı vicdan meselesi haline getiren kararı, insan doğasının felsefi tanımlarını siyasi ve pratik önem taşıyan bir sorun haline getirdi. Sorunun pratik sonuçları olması, onu felsefi olmaktan alıkoymaz. Son bir örnek, başka bir zamanın pratik sorunlarından alınabilir. Locke'un mülkiyet hakkını felsefi olarak yetkilendirmeye çalışması da bağlam içinde felsefe örneğidir. Aristokrasiye ait siyasi otorite çökmeye başladıkça, İngilizlerin siyasi hak ve ayrıcalıklarını, ortaya çıkan orta sınıfın yeni ekonomik önemiyle daha uyumlu hale getirmek için yeniden yapılandırma ihtiyacı doğdu. Locke'un hükümet üzerine yazdığı tezleri, bu pratik zorluğun çözümüne yönelik parlak ve yenilikçi bir girişim olarak tanımlamak, Locke'a hakaret etmez.
Elbette, ben "bağlam içinde felsefe" olarak adlandırdığım şey, geleneksel olarak "pratik felsefe" olarak adlandırılan şeye karşılık gelir. Bu, gerçeklikle karşılaşmanın sonucunda ortaya çıkan felsefedir. Gerçeklik, sıradan, günlük deneyimin sıradan gerçekliği ile fizikçinin uzay-zamanını içerecek şekilde yorumlanmalıdır. Gerçek insanlar gerçek sorunlara sahiptir. Bazıları felsefidir ve bazıları çok zordur. Bu “gerçekten felsefi olan sorunlar” neden bir felsefe dersi konusu olmasın?
Bir felsefe dersi için, uygulamalı felsefe ile bağlam içinde felsefe arasındaki fark, konu yerine yaklaşım olabilir. Hayvanlara muamelenin tüm çeşitli etik teorilerin bunun hakkında ne söylediğinin göstererek öğretilmesi, uygulamalı felsefedir. Hayvanlara muamelenin, gerçek hayatta hayvanlara ne tür ahlaki yükümlülükler olduğunu sorarak öğretilmesi de mümkündür; bu durumda felsefi yaklaşımlar, pratik bir soruya yanıt olarak ortaya çıkar. Yaklaşımdaki fark, felsefenizde fark yaratır; felsefe, öğrenilecek bir doktrinler seti yerine konular üzerine düşünme süreci haline gelir.
Pratik felsefe dersleri, bu şekilde iki kategoriye ayrılır: Pratik kullanım için uyarlanmış felsefe (uygulamalı felsefe) ve gerçek dünyanın (yani akademik olmayan felsefe) felsefi sorunlarına yanıt olarak yapılan felsefe. Her iki tür dersin de meşru, ancak farklı, kesimleri vardır. Müfredat tartışmaları bunu göz önünde bulundurmalıdır. Örneğin, uygulamalı felsefenin çok düşük, akademik seviyelerde öğretilmesi beklenirken, bağlam içinde felsefenin, ya oldukça gelişmiş felsefi becerilere sahip öğrencileri ya da soruna yol açan pratik durumu iyi anlayan öğrencileri çekmeye çalışması muhtemeldir. Umarım, uygulamalı felsefenin sadece sözde felsefe olduğu fikrinin zayıflığını bir nebze de olsa gösterebilmişimdir . Pratik dünya, çok sayıda felsefi sorun sunmaktadır. Disipline yapay bir sınırlama getirmekte ısrar eden profesyonel filozoflar, felsefenin hayatlarımızla iç içe geçmiş çeşitliliğini ve karmaşıklığını görmeyi başaramamaktadırlar.
NOTLAR
[1]. Bkz. Peter Singer “Famine, Affluence and Morality” ve Joseph Fletcher “Give If It Helps But Not If It Hurts”. Her iki makale de William Aiken ve Hugh L. Follette, World Hunger and Moral Obligation Englewood Cliffs, New Jersey: 1977, Prentice-Hall, Inc. tarafından yeniden basılmıştır.
[2]. Bkz. James Rachels “Vegetarianism and ‘The Other Weight Problem’”. Ayrıca Aiken ve L. Follette, op. cit.
Çeviren: Ahmet Er
Dipnot
Bu yazı, Paul B. Thompson’ın “Two Types of Practical Philosophy” adlı makalesinden çevrilmiştir.